Engelliler Haftasının Düşündürdükleri
13.05.2020

Engelliler Haftasının Düşündürdükleri

Engelliler  haftasını yaşadığımız Bu günlerde, engelliler tarafından sıkça şu sözlerin dile getirildiğini görüyoruz

“İçinde bulunduğumuz hafta Engelliler Haftası ve yine etraf “Engel kalplerdedir”, ”Hepimiz engelli adayıyız”, “Onların tek ihtiyacı Sevgi” tarzı sözlerle dolacak. Kurumlar erişilebilirlik adına yılın 51 haftası yerine getirmedikleri şeyleri, bir haftalığına getirmiş gibi yapacak, başkaları da bunu alkışlayacak. Buna karşın asıl kitle olan engellenmek istemeyenler ne yapacak? Belki de asıl soru bu.

Bizler her yıl ortaya konan ve sürdürülebilir çözümler getirmeyen bu yaklaşımların muhatabı olmayı reddediyor ve hakiki engelsiz yaşamın önümüzdeki engelleri gerçekten kaldırdığımızda mümkün olacağını biliyoruz. Kısacası ne merhamet, ne övgü dolu sözler, ne ibretlik hikâyelerin konusu olmayı bekliyoruz. Sadece istihdamda, evde, eğitimde, sokakta, noterde, bankada #Engellenmekİstemiyoruz.”

Peki bu sözlerle dile getirilen engellenmeler neler birlikte bakalım:

Bilindiği gibi Anayasamıza göre ayrım gözetilmeksizin herkes kanun önünde eşittir ve eğitim öğretim, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı gibi temel haklara herkes sahiptir.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve BirleşmişMilletler Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme ile bütün insanlığın temel hak ve hürriyetleri ve de engellilerin temel hakları güvence altına alınmıştır.

Geçmiş yıllarda bu hakların yerine getirilmesine yönelik güzel adımlar atılmaktayken, son dönemde ne yazık ki geriye doğru gözle görülür bir gidiş söz konusu olmaya başlamıştır.

Hem mevzuattaki önemli bir ayrıntı,  hem de uygulamaya dair problemler bu olumsuz gidişata zeminn oluşturmaktadır.

Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme ve 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun uyarınca, kamusal hizmetlere engellilerin erişememesi durumu “engelliliğe dayalı ayrımcılık” olarak tanımlanmıştır. Türk Ceza Kanunu madde 122’de dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret  nedeniyle bir kişinin kamuya arz edilmiş belli bir hizmetten yararlanmasını engelleyenlerin bir yıldan üç yıla kadar hapisle cezalandırılacağı belirtilirken, metindeki “nefret nedeniyle” ibaresi söz konusu kanun maddesinin gücünü zayıflatmakta ve bu tür ihmallerde ceza uygulanabilmesinin önünü tıkamaktadır. Bu da ayrımcılığa zemin oluşturmakta ve olumsuz gidişatın olası sorumluluğunu bertaraf etmektedir.

Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Komitesi tarafından 28 Mart 2019 tarihinde kabul edilen Türkiye Nihai Gözlem Raporu ile de bu duruma dikkat çekilmiş ve raporun 12. (b) maddesinde “engelliliğe dayalı ayrımcılık vakalarının soruşturulmasında nefret saikiyle hareket edildiğine dair kanıt gösterme şartının kaldırılması” şeklinde bir kanaat zikredilmiştir.

Daha açık bir anlatımla, kamusal bir hizmetten bir engellinin faydalanamaması durumu normalde “engelliliğe dayalı ayrımcılık” olarak nitelendirilirken, ceza kanunumuzdaki bir değişiklikle bunun ayrımcılık olarak nitelendirilebilmesi için nefret düşüncesiyle yapması gerekliliği belirtilmiştir. Hiç bir kurum böyle bir ihmali nefret fikriyle yapmayacağına göre, ihmal gösterenler hiç bir zaman ayrımcılıkla suçlanamayacaktır. Esasen engellilerin en temel haklarını elde etmelerine zemin oluşturabilecek güçlü bir kazanım bu yolla gaspedilmiştir.

Başta ABD olmak üzere bir çok ülkede engelliler kamusal hizmetlerden faydalanamadıkları durumlarda ayrımcılık üzerinden haklarını arayabiliyorken, ülkemizde maalesef ilgili düzenlemeyle bu yol kapatılmıştır.

Uygulamaya dair problemlerin temelini, baştaki ilanda da belirtildiği gibi kurumların görevlerini vaktinde ve tam olarak yerine getirmemeleri oluşturmaktadır. Bu eksikliği gidermek için de sadece belirli günlerde duyarlılık adı altında slogandan pek öteye geçemeyen faaliyetler yapılmaktadır.

Bu problemlere dair bazı başlıklardan bahsedelim

Eğitim

Her eğitim-öğretim yılının başında öğrenciler ve öğretmenler ders kitaplarına ulaşırken, görme engelli öğrenciler 2019 – 2020 öğretim yılında kitaplarının bir kısmına çok geç ulaşmış, bir kısmına da Şubat ayı itibarıyla ulaşamamıştır. Her türlü teknoloji ve imkanın mevcut olduğu günümüzde bunun nedeni beceri ve ciddiyet eksikliğidir.

Salgın sürecinde EBA sisteminde görme engelli öğrenci ve öğretmenler açısından önemli erişilebilirlik sorunları olduğu anlaşılmıştır ve yapılan çalışmalar ve baskılar sonucunda sorunların bazıları çözüme kavuşturulabilmiştir. Oysa bu tür sistemler en baştan tasarlanırken her türlü kullanıcıyı kapsayacak şekilde geliştirilmeli ve sonrasında öngörülemeyen sorunların önüne geçilmelidir.

Üniversitelerin uzaktan eğitim sistemlerinin bir çoğunda engelli öğrenciler için ciddi erişilebilirlik sorunları bulunmaktadır ve öğrenciler bu sorunların çözümü için çaba göstermek durumunda kalmaktadır. Oysa bir öğrencinin göstereceği tek ve en önemli çaba, dersleri ve ödevleri olmalıdır.

Erişilebilirlik

Fiziki yapılar, ulaşım ve bilişim alanlarında önemli erişilebilirlik sorunları bulunmaktadır. Bu bağlamda engelliler ve hareket kısıtlılığı olan bireyler fiziki yapıları ve açık alanları kullanırken zorlanmakta, bir kısım ulaşım hizmetlerinden başkalarına ihtiyaç duymadan faydalanamamakta ve bilişim hizmetlerine sorunsuz şekilde erişememektedir. Örneğin, bir görme engelli internet hizmetlerini rahatlıkla kullanabildiği halde sistemlerin ilgili kriterlere uygun geliştirilmemesi nedeniyle uçak ya da otobüs biletini internetten tek başına alamamakta, rezervasyon, iyade gibi işlemleri gerçekleştirememektedir.

2005 yılında çıkarılan 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun ile kamusal alanların erişilebilir hale gelmeleri için yedi yıl süre verilmiş, yeni yapıların ise erişilebilir olmaları zorunluluğu getirilmiştir. Maalesef bu süre 2012 yılında üç yıl daha uzatılmıştır. Sonuç olarak 2015 yılı itibarı ile eski yapıların dönüşümünü tamamlamış olması, yeni yapıların da bir eksiğinin olmaması gerekmektedir. Ancak halen eski ve yeni fiziki yapılarda ve açık alanlarda önemli erişim sorunları olduğu bilinmektedir.

Büyük şehirler başta olmak üzere bir çok yerde açık alanlarda, kaldırımlarda ve binalarda engelliler ve yaşlılar hareket etmekte zorlanmaktadır. Kaldırımlarımız maalesef çoğunlukla rahat, özgürce ve güvenle üzerinde yürüyebilme imkanı vermemekte, makul genişlikte olanları da plansız şekildeki ağaçlar, direkler ve diğer başka donatılar tarafından engelli hale getirilmektedir.

İlgili mevzuata göre illerde kurulmuş olan erişilebilirlik izleme ve denetleme komisyonlarınca denetimler yapılmakla beraber, bu denetimler yetersiz kalmakta ya da komisyon raporlarıyla tesbit edilen eksikler için ön görülen cezaların uygulanması konusunda yavaş davranılmakta, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve il yöneticileri tarafından ceza işlemleri başlatılmamaktadır.

İnsan onurunun ve kanunların hiçe sayılması

Kanunen bir zorunluluk olmadığı halde bankalarda ve noterlerde görme engelli vatandaşlardan yanlarında şahit getirmeleri istenmekte ve başka bir takım engeller çıkarılmakta, herhangi bir vatandaşın beş dakikada halledeceği bir işlem için bazen engelli insanlar saatlerce meşgul edilmekte ve psikolojik olarak yıpratılmaktadır. Bu tür hukuksuzluklar karşısında sosyal medya ve daha başka mecralardan baskılar yapılıp hak arama mücadeleleri verilse de problemler sadece o an için çözülebilmekte, başka bir gün aynı sorunun tekrarı yaşanabilmektedir.

Bu tür dayatmaların önüne geçmek için, ilgili devlet kurumları kanunları net bir dille hatırlatmalı ve aykırı hareket edilmesi durumunda sorumlular hakkında gerekeni net bir şekilde yapmalıdır.

Bu yıl salgın nedeniyle görmediğimiz ancak başka vakitlerde sıkça şahit olduğumuz tekerlekli sandalye, işitme cihazı gibi araçların törenle dağıtılmasından vazgeçilmelidir. Bu tür araçlar insanların temel haklarına erişebilmeleri ve insanca yaşama onurunu elde etmeleri için sahip olmaları gereken temel donanımlardır. Vatandaşın devleti üzerindeki hakkı olan bu tür teminlerin tören ve şov malzemesi haline getirilmemesi gerekir. Binlerce liralık bir kalp ya da beyin ameliyatını düşünelim; hiç bir yerde bu tür ameliyatı olacak onlarca insanı bir salona toplayarak oradan törenle ambulanslara koyup ameliyata uğurlamazlar. Oysa çok daha basit fiyatlara temin edilen bu tür araçların dağıtımı bir kurumun ya da belediyenin tanıtımına katkı aracı haline getirilebilmektedir.

Diyelim bir şekilde bu törene karar verildi; çoğu kez ortopedik engellilerin o mekandaki sahneye çıkmaları için bir rampa gereksinimi olduğu unutulur ve insanlar kucaklarda karga-tulumba platforma çıkarılır. Aslında bu bile o yöneticinin dağıttığı tekerlekli sandalyenin muhtevasını ve amacını gerçekte kavramadığını ve yapılan işin bir tanıtım faaliyetinden öteye geçemediğini göstermektedir. Bu tür manzaraları önlemenin en önemli yolu, esasen bu tür araçları temin etmekte olan sosyal güvenlik sistemi bünyesindeki uygulamaları geliştirmek ve bu tür çalışmalara ihtiyaç bırakmamaktır.

Sosyo-ekonomik sorunlar

Bakıma ihtiyacı olan engellilerin bakımları için ödenen evde bakım aylığı daha önce bir aylık net askari ücret tutarı olarak ödenirken, 2014 yılında yapılan düzenlemeyle 10.000 gösterge rakamı ile memur aylık katsayısının çarpımı sonucu bulunacak tutar şeklinde uygulanmaya başlanmıştır. Bu ise günümüz rakamlarıyla yaklaşık 700TL kayba neden olmaktadır. Evde bakım aylığı için gereken şartları taşıyanlar zaten ekonomik güçlükler içerisinde olduklarından, bu tutarların bir an önce eski haline getirilmesi gerekmektedir.

Salgın sürecinde vatandaşlara haklı olarak evde kalma çağrısı yapılmış, zaman zaman sokağa çıkma yasakları uygulanmıştır. Ancak bu süreçte engelli olup evinde tek yaşayan, karı-koca engelli yaşayan, çocukları olup yirmi yaşından küçük olan, büyükleri olup altmışbeş yaş üstü olan kişilere herhangi bir bilgilendirme ya da yönlendirme yapılmamış, kendilerine kısa mesaj ya da telefonla ulaşılmamıştır. Bu gibi kriz durumlarında her türlü vatandaşa güven vermek ve ihtiyaç duyduğunda ilgili mekanizmaların var olduğunu bildirmek çok önemlidir.

Kimsenin engellenmediği bir dünyada, hep birlikte onurlu ve mutlu şekilde yaşamak temennisiyle; engelliler haftası kutlu olsun.

Gelecek Partisi

İnsan Hakları Başkanlığı