Şehir Üniversitesi Açıklaması
16.04.2020

Şehir Üniversitesi Açıklaması

Şehir Üniversitesi’nin Başına Gelenler Otoriterleşme, Adaletsizlik ve Hukuksuzlukta Her Alanda Yaşadığımız Yozlaşma İkliminin Vahim Örneklerinden Biridir.

Vakıf üniversiteleriyle ilgili olarak yapıldığı iddiasına rağmen, ısmarlama görüntü veren pek çok maddesi Şehir Üniversitesini işaret eden ve vakıf üniversitelerini tahakküm altına almayı amaçlayan düzenleme, ülkemizin nasıl bir tahakküm sürecinin içinden geçtiğini göstermesi açısından dikkat çekicidir.

Söz konusu yasa, ülkemizde son yıllarda çıtası iyiden iyiye yükselen ve her alanda kendisini hissettiren otoriterleşmenin yarattığı adaletsizlik ve hukuksuzluk ikliminin ne derece koyulaştığının örneklerinden sadece birisidir.

Bu düzenleme, yargı sisteminden ekonomi yönetimine, bürokraside liyakati yok sayan tekelcilikten eğitim sistemi ve YÖK’e kadar ülke yönetiminin, dar bir kadronun çıkarlarının korunmasını amaçlayan bir rejime dönüştüğünün açık göstergelerinden yalnızca birini teşkil etmektedir.

Düzenleme ile vakıf üniversitelerinin gücünü ve güvenilirliğini tırpanlamak, tarihten gelen birikimlerimizi geliştirmek isteyen insan potansiyelimizin enerjisini yok etmek, çoğulculuğu ve akademik düşünce özgürlüğünü ortadan kaldırmak amaçlanmıştır.  Böylesi bir adımın bir gece yarısı operasyonuna dahil edilip yangından mal kaçırırcasına sonuçlandırılmak istenmesi asıl siyasi hedefleri açıkça ortaya koymaktadır.

Korona sürecini yaşadığımız bugünlerde dahi, rant ekonomi-politiğine dair adımlar atmaktan ve krizi, milyonların eve kapanmasını, sağlık endişesi ile can derdine düşmesini her alanda kendi lehine fırsata çevirmekten çekinmeyen bir zihniyetin bu icraatının da ‘kamu yararı’ ile hiçbir ilgisi olmadığı açıktır.

Bu vahim gelişme aynı zamanda, çocuklarımıza parlak bir istikbal vadeden eğitim yuvalarımıza; kamu bankaları yoluyla mali sıkıntıları giderilen spor kulüpleri, basın kuruluşları, inşaat firmaları kadar değer vermeyen bir anlayışın da yönetime hakim olduğunu göstermiştir.

Bu çerçevede, olağanüstü dönemde çıkarılan ve eklemeler yapılan kanunların araçsallaştırılarak bir eğitim yuvasının akademik hayatına ve varlığına kastedilmesinin, Genel Başkanımız Sayın Ahmet Davutoğlu’na yönelik siyasi husumetin bir uzantısı olması, kamuoyu vicdanında şüpheye yer bırakmayacak şekilde netleşmiştir.

Bir yılı aşkın süredir, Türkiye tarihinde daha önce de örneklerine şahit olduğumuz utanç verici taktiklerle Şehir Üniversitesi için tuzaklar kurmaya başlayan muktedirler, devletin bütün imkanlarını suiistimal ederek hedeflerine şimdilik ulaşmış görünmektedir. 40 yıllık ilim emeğine, binlerce öğrenci ve üniversite hocasının hak ve hayallerine karşı başlatılan gasp süreci, iktidarın nereden nereye geldiğinin resmidir.

‘Hukuk devleti’ iddialarını bir retoriğe indiren ve gelecek nesiller açısından bir utanç vesikası olarak anılacak olan bu hadise vesilesiyle hukuk düzeni bir kez daha darbe yemiştir. Temel hukuk ilkeleri, hadisenin her aşamasında çiğnenmiş; üstelik sadece eğitim alanında değil, ülkemiz mülk emniyeti ve finansal konularda da zarara uğratılarak açık görev ihlallerine de sebebiyet verilmiştir.

Gerek YÖK, gerekse mezkur kamu bankasının idarecilerinin konunun hukuki muhatapları olmalarına rağmen, üniversitenin üst yönetimine “meselenin kendilerini aştığını” ifade eden sözlerle Cumhurbaşkanını çözümün adresi olarak göstermeleri de, söz konusu siyasi husumete delil teşkil etmesinin yanında, devlet ciddiyeti, hukuk düzeni ve kuvvetler ayrılığı sisteminin geldiği noktayı da bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Bu yasaya şerh düşen muhalefet partilerine karşın, çocukları Şehir üniversitesinde okumakta ya da mezun olmuş iktidar partisi vekillerinin imza atmış olmaları, tarihe hesabını vermeleri imkansız olan bir utanç vesilesi olarak kaydedilmiştir.

Şehir Üniversitesi’ne yapılan haksızlıktan, fikir özgürlüğüne vurulan darbelere; öğrencilere, akademisyenlere, mütefekkirlere, fikri ve malıyla ilim faaliyetlerine destek verenlere yapılan haksızlara dair bu adaletsizlikte dahli ve altında imzası olanlardan elbette gün gelip bunun da hesabı sorulacaktır.

Ne bu gaddar adımı atmaktan çekinmeyen siyasiler ne de üstündeki sorumluluğun gereğini yerine getirmeyip maaş, makam ve konfor için bir hukuk cinayetine sessiz kalan görevliler, hayat boyu bu utançtan kurtulamayacak ve zamanı geldiğinde hukuk ve millet önünde hesap vermekten kaçamayacaklardır.

Gelecek Partisi, ülkemizi her alanda çölleştiren iktidarın ifade hürriyetine, serbest teşebbüse, akademik bağımsızlığa karşı sürdürdüğü tahakkümün sonuna kadar karşısında durmaya devam edecektir. Muktedirler üniversite kapatan, akademisyenleri darbe ürünü ve yıllar önce kapatılması gereken YÖK ile hizaya getirmeye çalışan, üniversiteleri 28 Şubatçılar gibi nizamiyeye, ilim adamlarını 1980 darbecileri gibi birer kurşun askere çevirmeye çalışan bir iktidar olarak tarihe geçecektir.

Siyasi parti kapatarak siyasi hareketlerin, üniversite kapatarak fikirlerin ortadan kalkmayacağını öğrenemeyenlere karşı hukuk ve adalet mücadelemiz devam edecektir.

Yıkmak kolay, ihya ve inşa etmek zordur. Kurumlarımıza yeniden itibar kazandırılacak, her türlü birikimimize gözbebeğimiz gibi bakılacak, şeffaf, denge-denetime tabi, hukuk düzenini koruyup kollayan bir adalet ve merhamet düzeni hiç şüphesiz gün gelip inşa edilecektir.

Gelecek Partisi